sallamak
1.
mecaz
Beklenmedik bir başarı kazanmak
"Seçimlerde Ankara'yı salladı."
2. mecaz Zor durumda bırakmak
3.
argo
Bir işi sürekli olarak başka bir zamana ertelemek, savsaklamak
"Ev sahibinin gözünü boyarım, kalan borcu bir müddet daha sallarım diyordu."
– Sermet Muhtar Alus
4.
argo
Vurmak, atmak
"Sokaktan geçen bir adam, bunları ayırdı, ikisine birer tokat salladı..."
– Memduh Şevket Esendal
5. mecaz Uydurmak, kafadan atmak