kurban
Arapça (قربان ḳurbān) : tanrıya sunulan adak
1.
mecaz
Bir ülkü uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimse
"Hava kurbanları."
2.
mecaz
Bir kazada veya felakette ölen kimse
"Vardar, her sene Üsküp'ten beş on kurban alan bir nehirdi."
– Yahya Kemal Beyatlı
3.
mecaz
Maddi ve manevi bakımdan felakete sürüklenmiş, insani değerlerini yitirmek zorunda kalmış veya bırakılmış kimse
"Benim gibi nice kızlar beyaz kadın ticaretinin kurbanı olmuşlardır."
– Aka Gündüz