fena
Arapça (فناء fanāˀ) : yok olma, zail olma, kararma
1.
► üzücü
"Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki..."
– Halide Edip Adıvar
2. eskimiş ► ölümlülük
3.
İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse)
"Fena bir öğrenci."
4.
Hoşa gitmeyen, rahatsız edici
"Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım."
– Refik Halit Karay
5.
Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan
"Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum."
– Peyami Safa